29 Kasım 2016 Salı

SANATÇI LEYLA SAYAR NASIL HİDAYETE ERDİ?


SANATÇI LEYLA SAYAR NASIL HİDAYETE ERDİ?

YALNIZ YAŞADI YALNIZ ÖLDÜ
Leyla Sayar (1939 - 22 Temmuz 2016),Türk tiyatro ve sinema sanatçısı.
Çerkez bir anne ve Selanik göçmeni bir babanın çocuğu olarak 1939'da İstanbul'da dünyaya geldi.
1950'li yıllarda Caddebostan Plaj Güzeli seçildi. Bir dönem Ankara Devlet Tiyatrosunda ve Amerikan Kız Kolejinde eğitim gören oyuncu, plaj güzeli seçilince okul hayatı sona erdi. 1957'de Yıldız Dergisi'nin düzenlediği artist yarışmasında Türkiye güzellik yarışması'nda ikinciliği kazandı. 1957 yılında Şinasi Özonuk'un yönettiği ''Üç Garipler''filmiyle sinemaya geçti. Ardından 1958’deDuvaklı Göl filmini çevirdi.Uzun bir süre Türk sinemasının yarı vamp rollerinin aranan oyuncuları arasına girdi. Çeşitli rollerde oynadıktan sonra, 1972' de dansözlüğe başlayarak,sinemayı bıraktı.
Kısa süreliğine Muzaffer Tema ile bir ilişki yaşadı.
1974'te Erdal Kasidecioğlu ile evlendi, bir yıl sonra boşandı.170 filmde oynadı.
Ardından kendini dine verdi, örtündü ve köşesine çekildi
Türk sinemasının bir dönemine imzasını atan, 60'lı yıllarda fırtına gibi esen ve Yeşilçam'da ikinci Cahide Sonku gözüyle bakılan ünlü oyuncu Leyla Sayar, yalnız yaşadı, yalnız öldü.
22 Temmuz Cuma günü saat 10. 07’de Amerikan Hastanesi’nde sessizce hayata veda eden Sayar’ın ölümü sanat dünyası tarafından da bilinmedi. En son rahim kanseri teşhisi konulan Leyla Sayar’ı altı ay önce SESAM (Sinema Emekçileri Meslek Birliği) Başkanı Yılmaz Atadeniz ile aktör Cengiz Güçlü, İstanbul Eğitim Araştırma Hastanesi’nin Nisahiye Servisi’nde Dr. Haluk Bacanakgil’e tedavi ettirmek istemişti. Ancak tedaviyi kabul etmeyen ünlü yıldız, daha sonra köşesine çekilmişti.
Ünlü sanatçı verdiği son röportajlardan birinde “Yalnızlıktan ve fakirlikten şikayetçi değilim. Yalnızlığı hep sevdim. Burada kendi yağımla kavruluyorum. Tek şikayetim arada bir canımdan bezdiren karnımdaki ağrılar…” diye konuşmuştu.
22 Temmuz 2016 yılında Amerikan Hastanesi’nde da hayatını kaybetti.
Naaşı Merkez Efendi Mezarlığı'na defnedilen Sayar, 40 yıldır yalnız yaşadığı Nişantaşı'ndaki evini de Kızılay'a bağışladı.Daha önce beş tane evini,fakir fukaraya, ihtiyacı olanlara bağışlamış.
Türk sinemasının en ünlü kadınlarından biriyken kendini dine adadı ve yalnız bir hayata başladı. Leyla Sayar... Türk sinemasının en ilginç karakterlerinden biri. Masum kız rolleriyle başladığı kariyerinde bir anda parlıyor, büyük bir yıldız oluyor. Sonra vamp kadın rollerine geçiyor, ondan da sonra dansözlüğe... Ve küt diye bırakıyor her şeyi, kapanıyor. 35 yıl boyunca ne Yeşilçam ne televizyonlar ne de gazeteler cezbediyor onu. İnancıyla baş başa yaşıyor.
Önce sinemanın masum kızıydı Leyla Sayar. Özellikle 60’lı yıllarda fırtına gibi estiği Yeşilçam’da ikinci Cahide Sonku gözüyle bakıldı ona. Sonra vamp oldu, ardından sahnelerde oryantal yaptı, derken “Kendimi Allah’a adadım” diyerek köşesine çekildi, adeta inziva hayatı yaşamaya başladı. Yıllardır sesi soluğu çıkmayan bir dönemin ünlü yıldızı Leyla Sayar’ın 40 yıldır yalnız yaşadığı “Ölümümden sonra Kızılay’ın olacak” dediği Nişantaşı’ndaki evine ilk kez Sözcü Pazar girdi.
Mutfağı ve banyosu olmayan, tuvaletinin kapısı çıkarılmış,eşyasız, giysisiz, bomboş bir dairede karşıladı bizi ünlü sanatçı.
Bütün hayatı salondaki yatakta geçiyor Leyla Sayar’ın. Günde bir simit ya da poğaça yiyor, musluk suyu içiyor. Emekli maaşıyla yarı aç yarı tok yaşasa da şikayet etmiyor bir dönemin ünlü yıldızı. Tek şikayeti hastalığı. Kulakları duymuyor, hemoroid’i var, midesi iyi değil ve elbise üzerinden bile belli olan sağ karın bölgesindeki şişlik nedeniyle feci ağrılar yaşıyor. Ancak tedaviyi kabul etmiyor.
Sözcü'den Yüksel Şengül'ün Leyla Sayar ile evinde yaptığı röportaj:
Bu ev size mi ait Leyla Hanım?
Bu benim elimdeki son evim. 40 yıldır bu evde yaşıyorum, bugüne kadar içeri kimseyi almadım. Ben öldükten sonra da Kızılay'ın olacak.
Diğer evlerinize ne oldu?
Beş tane evim vardı, onları fakir fukaraya, ihtiyacı olanlara bağışladım.
Peki siz rahat mısınız, geçinebiliyor musunuz?
Emekli maaşım var ama yetmiyor.
Sağlığınız ne durumda?
Sağlığım hiç iyi değil. Geçen akşam hayatımda ilk kez komşulardan, kapıcıdan yardım istedim. Ağrılarım dayanılmaz boyutlara ulaştı.
Rahatsızlığınız nedir?
Kulaklarım duymuyor, hemoroidim var ve karnım ağrıyor. Bu yüzden ağrı kesici alıyorum sürekli (Elbise üzerinden bile sağ karın bölgesindeki şişlik belli oluyor.)
Size bakan, destek olan birisi var mı?
Yalnızım, kimsem yok. Ama Allah'ım beni yalnız bırakmıyor. O hep yanımda. Geceleri benden sonra insanları aydınlatacak kitaplar yazıyorum, ibadet ediyorum.
Yalnızlık zor değil mi?
Yalnızlığı ben hep sevdim. Yeşilçam dönemimde de gece dışarı çıkmazdım. 170 film çektim, birini bile izlemedim, birinin bile galasına gitmedim.
Efsaneydiniz…
Ne efsanesi ayol, yok öyle şey. Geldi geçti o yıllar, işte buradayım. Ben şöhreti de hiç sevmedim, sevemedim. Ben Allah aşığıyım, benim asıl sevdam o. Kitaplar yazdım, elimde hazır duruyorlar. Ben ölürsem onlar Kültür Bakanlığı'na emanettir. Hala günde 5-6 saat yazıyorum. Bol bol düşünüyorum.Sabahlara kadar düşünüyorum. İnsanlar düşünürse mutlu olur. Çözüm, düşünmekte.
Bu eve neden kimse giremiyor?
Yeşilçam yıllarımda da evime kimseyi sokmazdım. Ben yalnızlığı severim. Gördüğünüz gibi evim bomboş…
Eşyanız da yok…
Bir iki elbisem var, onları kovada yıkıyorum, kalorifer petekleri üzerinde kurutuyorum. Mutfağım yok. Simit, poğaça, haşlanmış patates getiriyorlar. Param varsa, dışardan yemek istiyorum. Musluk suyu içiyorum. Ben fakirliği çok seviyorum.
Arka odanın pencere camları kırık… Kışın burada kalamazsınız…

25 Kasım 2016 Cuma

SANATÇI NİHAT DOĞAN UMREDE



SANATÇI NİHAT DOĞAN UMREDE


İşte Nihat Doğan'ın Umre görüntüleri


Şarkıcı Nihat Doğan, Ramazan Bayramı'nda Umre'ye gittiğini açıkladı. Doğan'ın Umre'deki görüntüleri ilk kez konuk olduğu Saba Tümer'le Bugün programında yayınlandı.
SHOW TV ekranlarında yayınlanan Saba Tümer'le Bugün programına konuk olan ünlü şarkıcı Nihat Doğan, umreye gittiğini söyledi ve orada neler yaşadığını anlattı. 



10 günlük ziyaretinde ihram giyip kutsal mekanları gezen Nihat Doğan'ın görüntüleri Saba Tümer'le Bugün programında yayınlandı. 



"BİR YERLERE GELMEK İÇİN BEDENİNİ ŞEYTANA TESLİM EDİYORLAR"


Nihat Doğan, Umre'ye gittikten sonra hayata nasıl bakmaya başladığını ise şöyle anlattı: 


'Dünyadaki hayatın boş olduğunu orada hissettim. İnsanların ihtirasları varsa ihtiraslarını töpüleyebiliyor. Mesela sanat camiasında insanlar bir yerlere gelmek için edebinden, her şeyinden vazgeçebiliyor. Bedenini, ruhunu şeytana satabiliyor. Bir insan yanında eşi olmadan yapabilir ama çocukları olmadan, onlardan haber almadan yapamaz. Yanımdaki arkadaşlarım orada çocuklarını aramayı unuttu. Bende annemi çok severim. 10 gün kaldım, bir kere annemi aramak aklıma gelmedi. Orası anlatılacak bir şey değil, yaşanılacak bir şey. ' 



Şarkıcı, Kurban Bayramı'nda da Hacca gitmeye niyetli olduğunu belirtti. 


BEYAZ GAZETE 


http://magazin.beyazgazete.com/haber/2012/9/17/iste-nihat-dogan-in-umre-goruntuleri-1406611.html

24 Kasım 2016 Perşembe

CANLI YAYINDA MÜSLÜMAN OLDU



CANLI YAYINDA MÜSLÜMAN OLDU


Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu'nun programına katılan Kanadalı genç, canlı yayında Müslüman oldu.   
  

Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu'nun sunumuyla ekrana gelen sahur programında bir ilk yaşandı ve nişanlısı Türk kızı Melek ile programa katılan Kanadalı Fransuva Müslüman oldu. Nihat Hatipoğlu'nun yeni ismini Faruk koyduğu Fransuva, canlı yayında Kelime-i Şehadet getirdi. 



"BÜTÜN ŞARTLARI KABUL ETTİ" 


Fransuva ile kısa bir süre önce tanıştığını belirten Nihat Hatipoğlu,"Sohbet ettik, İslam'ın ve imanın şartlarını anlattım. Tereddütsüz iman etti" diye konuştu. 


Bugüne kadar 8 kişiyi Müslüman etme şerefine ulaştığını ve Fransuva'nın 9. olduğunu belirten Hatipoğlu, Türk kızı Melek'i de ayrıca kutladı. 


Nihat Hatipoğlu'nun sözlerini tekrarlayarak Kelime-i Şehadet getiren Fransuva, Sultanahmet Meydanı'nı dolduran kalabalık tarafında yoğun alkış aldı.


http://www.sondakika.com/haber/haber-kanadali-genc-canli-yayinda-musluman-oldu-4868713/

12 Kasım 2016 Cumartesi

YUSUF İSLAM (CAT STEVENS)



YUSUF İSLAM(CAT STEVENS)


Londra’da doğdu.gençliğinde müziği seçti.cat stevens ismi ile kısa sürede ünü dünyayı tutan pop şarkıcısı oldu.1977 senesinde müslüman oldu.


Annem İsveçli bir budist,babam ise Kıbrıslı bir rum ortodokstu.Evimizde azçok hristiyanlık havası vardı.Londra’nın merkezinde katolik okuluna gönderildim.Orada Allah’a inanmamızı öğrettiler.Allah’a giden tek yolun İsa aracılığıyla olduğunu söylediler.11 yaşındayken karışık dinlerden öğrencilerin olduğu bir okula gittiğimde hemen hemen kiliseden ayrılmıştım.Ama İsa’nın üzerimdeki etkisi,teslis ne manaya geldiğini düşünmeden devam ediyordu.Müziğe başladığımda dini daha ciddi almam gerektiğine dair duyguya sahip olmama rağmen sözde hristiyan haline geldim.Pazar günleri günah işleyenlerin affedilmeleri bana ikiyüzlülük gibi geldi.Bu düşünce kiliseden uzaklaşmama yol açtı.


Bir ara Doğu’nun dini felsefeleriyle ilgilenmeye başladım.Hippilik döneminde tutku haline geldi.Budizm hakkında kitaplar okumaya başladım.Budizmi kilise öğretilerinden daha doyurucu buldum.Bu Hristiyan din anlayışına karşı ilginç alternatifti.ancak pratiği güçtü.Ailemin rum kökenine doğru gittim.Pisogorosu ve herşeyi matematik formülle sonuçlanabileceğini öğrendim.Ancak bununda pratiğide mümkün değildi.


1975′te abim Kudüs’e gitmişti.ziyaretinde MESCİD-İ AKSA’da bulunuyordu.Camiye girer girmez içimde barışçı, doyurucu hisler belirince bana İslamdan bahseden bir kart attı.Londra’ya döndüğünde bana KURAN’IN aslıyla,ingilizce tercümesini hediye etti.KURAN’ın ve Müslümanların inancı hakkında fikrim yoktu.bazen Müslümanlara MUHAMMEDİLER diyorlardı.
Bu tıpkı Hristiyanların gibi müslümanlarında Hz.Muhammed’e taptıkları intibaını veriyordu.Kuran’ı okumadan önce böyle düşünüyordum ve İslamın Avrupadaki görüntüsü hastalık ve felakete benziyordu.Daha sonra onu okumadan hakkında hüküm vermemeye karar verdim.Kuran’la karşılaşıncaya kadar hayatın amacı bir sırdı benim için,hayatı herşeyi düzenleyen bir hakimin varlığına inanıyordum,kimdi bu görünmeyen sanatkar?


Pek çok manevi-ruhi yollardan geçmiştim,fakat hiçbiri beni doyurmamıştı.Kuran’ı okumaya başladığımda hayretim arttı.Gittikçe huzura dalıyordum.Çünkü o alemlere hakim olan tek bir Allah’ın adıyla başlıyordu.okudukça KURAN’ın herhangi başka kitaplardan farklı olduğunu anlamaya başladım.her kitabın bir yazarı olur bu kitabı kimin yazdığını merak ettim.Tabii ki Kuran beşeri bir yazarın yazabileceğinden yüksek seviyedeydi.1,5 seneden fazla durmadan okudum ve bu süre içinde hiçbir müslümanla karşılaşmadım.


KURAN’ın mesajı içinde boğulup kalmıştım ve şu karara vardım:”önümde 2 tercih vardı:ya kendimi tamamen teslim edecektim veya kendi müzikli yolumda yürüyecektim.benim için birtek seçim yolunun müslüman olmak olduğunu anladım”iş bukadar kolay değildi.çünkü yükümlü olduğum esaslar ve hükümler hakkında daha fazla bilgiye muhtaçtım.geçiş dönemi diye adlandırdığım 1,5 yıllık bir süre aktı.Bu dönemde İslam hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaya gayret ettim.


O sıralarda Londra Reqent’s parkta bir caminin varlığını duydum.İmamı ile tanışarak kelime-i şahadet getirdim,namaz,oruç ve zekat vecibelerimi yerine getirmeye başladım.Londra’daki müslüman kardeşlerimin arasına katıldım.Her türlü müzik aletinin haram olduğunu öğrenince,müziği bıraktım.Şimdi İSLAM’I yaşıyorum ve huzur içindeyim.

NOT: Şuanda ilahi söylüyor.