12 Şubat 2013 Salı

ABDÜLVAHİD ADRİEN BALDE: ARADIĞIM HER ŞEYİ İSLÂMDA BULUYORUM.



ABDÜLVAHİD ADRİEN BALDE: ARADIĞIM HER ŞEYİ İSLÂMDA BULUYORUM.




HAYATIN BOŞ, AMAÇSIZ OLMAMASI, GÖRDÜKLERİMİZİN DAHA DA İLERİSİ VE ÖTESİNİN VAR OLDUĞUNU BİLMEK ÇOK ÖNEMLİ. DİYEBİLİRİM Kİ, HER GEÇEN GÜN ARADIĞIM HER ŞEYİ İSLÂMDA BULUYORUM...


“ALLAH′IN BİRLİĞİ, TEKLİĞİ… İŞTE BU, BENİ İSLÂMA YÖNLENDİRDİ” DİYEN ABDÜLVAHİD ADRIEN BALDE:
Aradığım herşeyi İslâmda buluyorum



Merhaba, ismim Adrien. Anne tarafından Fransız, baba tarafından Gineliyim. Baba tarafından Müslüman, anne tarafından Katolik kökenliyim. Annem öğretmen, babam ise memur. İkisi de çocukken kendi dinlerine göre eğitilmişler. Katolik olmak annemin kendi tercihiydi. Babam ise dinî bir çevrede yetişmiş. Babamın dinî tercihi daha çok aile baskısı ile olmuş. Fakat daha sonra dinden uzaklaştı. 70’li yıllarda Afrika’dan ayrılıp, Fransa’ya gelenler olmuş. Bazıları dinlerini, gelenekleri ve göreneklerini muhafaza ederken bazıları tamamen kaybetmiş. Babam da kaybedenler arasında idi. Onun hayatta çok acı çektiğini gördüm. Bu da ailemizi etkiledi.


HUZURLU BİR AİLE HAYATI HERŞEYİN BAŞI


Ben Gine’de aileleri görünce dinin ne kadar etkili olduğunu fark ettim. Düzgün bir eğitim verilince din de iyi algılanıyor, etkisi büyük oluyor.
Benim yaşadıklarımla kıyaslayınca, Gine’deki çocukların çok daha güçlü olduğunu gördüm. Nitekim ben delikanlılık sorunları, gençlik hataları, uyuşturucu madde kullanımı gibi sebeplerden dolayı ortaokul son sınıfta eğitimimi bıraktım.


Babamın alkol sorunları vardı, benimle ilgilenmezdi. Ayrıca gençlik döneminde bir çocuğun babadan bu tür davranışlarla destek bulması mümkün değil. Siz dışarıda bir takım işler yapıyorsunuz ve eve geldiğinizde aynı şeylerle karşı karşıyasınız, sanki dışarı içeri olmuş gibi oluyor... Aile her şeyin başıdır. İç barışımız için aile ortamı şarttır. Biz de bu yoktu. Çünkü evimizde İslâm’ın hiçbir izi yoktu. Gerek yiyeceklerimizde, gerek alkol konusunda dine dayalı hiçbir ölçü yoktu. Annem tarafından da aynıydı. Aslı Katolik olan annem bile Hıristiyanlıktan hiç bahsetmezdi.


ARADIĞIM HERŞEYİ İSLÂM′DA BULUYORUM


İslâm’ın herkesi yaratılan olarak görmesi ilgimi çekti. Allah’ın birliği, tekliği… İşte bu beni İslâm’a yönlendirdi. Amcamın verdiği ilk dinî kitabı okuduğumda içimi bir korku sardı. Diyebilirim ki, Kur’ân beni korkuttu. Ama bu güzel bir korkuydu. Bu çok yüce bir duyguydu. Bu duyguyla sevdim İslâm’ı. Zannedersem, ben de böyle bir şey istiyordum. Herkesin kendini sorgulaması, hayatın boş, amaçsız olmaması, gördüklerimizin daha da ilerisi ve ötesinin var olduğunu bilmek çok önemliydi. Diyebilirim ki, her geçen gün aradığım her şeyi İslâm’da buluyorum, Elhamdülillah. Bu benim için çok önemli bir durumdu.


İSLÂM BANA HUZUR VE GÜVEN KAZANDIRDI


Peki, beni İslâm’a yönlendiren neydi? Okulda Müslüman gençlerle görüşüyordum. Unutmayalım ki, Fransa’da çok Müslüman var. Bu bir gerçek. Onlarla konuşmaya başladım. Her şeye rağmen Gine asıllı olduğumu unutmuyordum. Tabiî olarak bana ait olan bu yönümle ilgileniyordum. İlk başlarda İslâm’la ilgilenmem sırf kimliksel sebeplerden dolayıydı. Yavaş yavaş bu ilgi Gineli, hatta Afrikalı kimliğimin de önüne çıktı ve artık bir övünç meselesi olmaya başladı. Evet, gerçekten bir övünç. Meselâ camiye gittiğimde kendimi çok güvende hissediyordum. Camiden çıktığımda çok gurur duyuyordum. Kendimi çok iyi hissediyordum. İslâm’ın bana en önemli getirisi kendime güven ve huzurdu. Meselâ namazı bitirdiğimde rahatlıyordum. Bu en çok hoşuma giden taraftı. Namaz bitince gerçekten çok rahatlıyordum. Ruhsal olarak çok farklı oluyordum. Çok muhteşem bir şeydi.


İSLÂMİYET, MEŞRÛ ZEVKLERİ YAŞAMAYA ENGEL DEĞİL


Açıkçası İslâmiyeti yaşamak, ibadetlerini yapmak muhteşem bir şey. Çünkü algılamam daha da güçleniyor, her gün yeni şeyler öğreniyorum. Kendimle ilgili bilgileri, başkalarına daha iyi davranmayı öğreniyorum. Diğer Müslümanlarla çok iyi anlaşabiliyorum ve onlar da bana faydalı oluyor. Sadece iyi şeyler oluyor. Bazen zor olabiliyor, ama herkes zorluk yaşar ve onu aşar. Tabiî bu benim toplumda “normal” yaşamamı engellemiyor. Unutmayalım ki, bir genç olarak yaşlıların bilgeliği ve tecrübesi bende yok. Dolayısıyla ben de gençlerle aynı alanlara ilgi duyabilirim. Ben yemek yemeyi, müzik dinlemeyi, özellikle de rap müziğini çok seviyorum.


Müziğin evrensel bir dili olduğunu düşünüyorum. Ve tınısını sevdiğim her türlü müziği dinliyorum. Her müziği seviyorum. Fark etmiyor, her yerde güzel şeyler bulabiliyorum. İslâmî olsun, rap olsun, ne olursa olsun. Meselâ Fransa’da Rohff’u, Ali de Lunatic’i, Abdel Malik’in İslâm tarzını. İşte, bunlar sevdiğim sanatçılar. Söylediğim, en çok bildiğim rap tarzı haricinde her türlü müzik dinleyebiliyorum. Klâsik müzik kadar aşk şarkıları da dinleyebiliyorum. İlâhî dinlemek ise çok iyi geliyor. Ezgiler, zikirler... Müzik dışında Paris’te gezmeyi, herkes gibi yemek yemeyi, parfümü... İnsanların sevdiği şeyler işte... Şu sıralar ise, evlenmeyi bekliyorum inşallah.


AHLÂKÎ YOZLAŞMAYI ANCAK İSLÂM ÖNLEYEBİLİR


Özellikle şunu belirtmek istiyorum: Ben gençlerin nasıl davrandığını az çok biliyorum. Ben de oralardan geçtim. Eroin işleri, para düşkünlüğünü, kızlara ilgiyi biliyorum. Bütün bunlarla birlikte bir takım olumsuzluklar da ortaya çıkıyor. Bu kavga hiçbir yere götürmüyor insanı. Bu gençlere baktığınızda, mutlu olmadıklarını görüyorsunuz. Her ne kadar bazılarının maddî ihtiyaçları olmasa da çok açık bir şekilde görüyoruz ki, hayattan zevk almıyorlar. Bu gençlerin hiçbir değer yargıları kalmamış. Bunun sebebini de sadece ailelere bağlayamayız. Bence Fransa’da genel mânâda değer yargılarında bir düşüş var. Bu bizim nesille başlayan bir şey değil. Çok daha önce başlayan bir yozlaşma. Meselâ, televizyonda Mayıs 68 ile ilgili röportajları izlediğimde, Fransa’nın değerlerini o andan itibaren kaybettiğini öğrendim. Bana göre İslâm’ın Fransa’ya çok güzel katkıları olabilir. İnsanın kendisi ile barışık yaşaması, başkalarına karşı saygılı olması, yardımseverlik… Bana göre bunlar ahlâklı ve yardımsever bir toplumun temellerdir. Bu da İslâm’da var, Fransa’da yok. Bunlar canlı ve sağlıklı bir toplum oluşmasının esas temelleridir. Elhamdülillah, her gün bunların tecrübesini yaşıyorum. Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum: İslâm bize dünya hayatının yalan ve geçici olduğunu söylüyor. İster kabul edelim ister etmeyelim, bu öyle. Bu yüzden bu dünyadan gitmeden önce yapacak şeylerimiz olduğunu bilmek gerek. İslâm bana uyuşturucuyu bıraktırdı. Şunu özellikle ifade etmek istiyorum ki, Kur’ân okuyarak “kaygı”yı öğrendim. Dolayısıyla, artık kendimi bir takım şeyler yapmak zorunda hissediyorum. Böyle olmasaydı kendimi hiç sorumlu hissetmezdim. Artık ben sorumlulukları olan ve bunları bilen birisiyim. Bunu bana İslâm öğretti.


NAMAZ BİZİ KÖTÜLÜKLERDEN KORUYOR, MANEVÎ GÜÇ VERİYOR


Namazımı veya zikrimi çektiğimde kendime geliyorum. Daha iyi oluyorum. Olayları daha iyi algılayabiliyorum. Kendimle daha barışık hâldeyim ve çevremdeki insanlar da bunu hissediyor. Çünkü kendimi iyi hissediyorum. Zaten kendimi iyi hissetmediğim zaman namaz imdadıma yetişiyor. Namaz benim için bir akü. Eğer namaz olmazsa her şey ters gidecek. Namaz olduğu zaman moral da yerinde ve her şey iyi. Biliyoruz ki, namaz bizi kötülüklerden koruyor. Biliyoruz ki birisi bizi koruyor. Namaz kıldığımızda bu korumadandır ki başkalarına da iyi davranıyoruz. Önceden Müslüman olduğum hâlde bu tür şeylere inanmıyordum. Ama şimdi bunu çok iyi idrak edebiliyorum.


http://www.yeniasya.com.tr/haber_detay2.asp?id=39261



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder