'MESİH BENİ İSLAM'A ÇAĞIRDI ’
Geçtiğimiz günler gazeteler bir haberle çalkalandı ve yankılandı. Gazetelere düşen bir habere göre, İsrail’de her yıl en azından 100 kadar Yahudi İslamiyeti seçiyor. İsrail’de günlük olarak çıkan Maariv Gazetesi’nin yaptığı araştırma okuyanları ve duyanları şoke etti. Gazeteye göre, yüzlerce Yahudi dinlerini bırakıp Müslüman oluyor. İsrail mahkemelerinin verileri, son iki yılda 250 Yahudi’nin Müslüman olma talebiyle mahkemelere başvurduğunu gösteriyor. Başvuranlar nüfus cüzdanlarında yazan Yahudi ibaresini İslam’a çevirmek istiyor. Gazetenin haberine göre, Yahudiler arasında artan ‘Müslüman olma’ olgusu son beş yılda gözle görülür biçimde arttı ve yaygınlaştı.
Neden? İslamiyet muzaffer ve galip bir din olduğu için mi? Kestirmeden hayır. Zahiri olarak böyle bir durum yok. Bununla birlikte, İslamiyet yenik göründüğünde dahi o muzafferdir. Zira, İslamiyetin değerleri yenilmez. Sadece onun mensupları yenilir. O da muvakkaten ve yenilenmek için. Bediüzzaman, ‘kimse Risale-i Nuru yenemez’ derken işte bu gerçeğe işaret ediyor ve bu gerçeğin köklerine ve aslına vurguda bulunuyordu. Moğollar zaferlerinin zirvesindeyken Müslüman oldular. Müslümanların yenilgiden yenilgiye koştukları 19’uncu asırda Senusiler Afrika’da milyonları İslam’a kazandırdılar. Dolayısıyla İslamiyetin dışındaki bir terkiple günümüzdeki ruhi boşlukları doldurmak tek kelime ile imkansız. Yahudiler de Hıristiyanlar da, aynı bozulmamış berrak kaynağa muhtaçlar. Bir gün muhakkak fevc fevc yani grup grup İslamiyete dahalet edecekler. Zira aradıklarını onda bulacaklar. İslamiyet beşeriyet için son reçetedir ve güneş Batı’dan tulu edene kadar bu reçete geçerliliğini ve salahiyetini muhafaza edecektir. Yahudiler gibi Hıristiyanlar da birer ikişer Müslüman oluyorlar. Biz efalimizle İslamiyetin değerlerini izhar etsek ve gerçek manada ona ayna ve ayine olabilsek belki de bütün beşeriyet kısa zamanda İslamiyetle şereflenecektir. Lakin bizim kötü örnekliğimiz ve usve-i hasene olamamamız İslamiyetin yayılmasını da muvakkaten perdeliyor ve engelliyor.
Son sevindirici bir gelişme ‘İsevi Müslümanlar’ bağlamında, siyah bir Amerikalı rahibenin Müslüman olması ve onun ötesinde hizmet verdiği kilisede beş vakit namaz kılmasıdır. Rahibe ve arkadaşları, kilisenin bir bölümünü mescid haline getirmişler ve oraya yaygılar ve kilimler sermişler ve topluca ve ferdi olarak orada beş vakit namazlarını eda ediyorlar. Homes Reden, bu hususta insanı çarpan bir ifade kullanıyor: Beni İslamiyete çeken Mesih oldu veya Mesih beni İslamiyete çekti ve çağırdı. Sanki onun rehberliğinde ve onun delaletiyle İslamiyete girdim.
Gerçekten de rahibenin serüveni inanılır gibi değil. Al Arabiya Kanalı’nın söz konusu siyah rahibe Homes Reden’le konuşması insanın tüylerini diken diken ediyor. Hemen bir ahirzaman müjdesiyle daha karşılaştığınızı anlıyorsunuz. 25 yıldır rahibelik yapan Reden annesini kaybediyor ve hüzünlü ve kederli bir atmosfere giriyor. Sonra da teselli bulmak için çocuklukta öğrenmiş olduğu bazı İslami şiarları/ritüelleri ve ibadetleri yerine getirmeye başlıyor. Bununla teselli buluyor. Keder kapısı hidayet kapısına dönüşüyor. ‘Bir sevdiğimi kaybederken ebedi saadetimi ve sevincimi kazandım’ diyor. Reden’in durumu tam da bir ilahide dile getirilen durum gibi: Dermân arardım derdime. Derdim bana dermân imiş. Burhân arardım kendime. Aslım bana burhân imiş.
İslamiyetin cezbesine kapılıyor ve kuvvetli bir gücün kendisine çektiğini ve direnemediğini ifade ediyor. Bunu şöyle izah ediyor: “Kuvvetli bir biçimde kanaat getirdim ki, İslamiyete beni çeken ve ona çağıran ve ikna eden ve rehber olup önüme düşen bizzat Mesih’in kendisiydi...” Hâlâ içinde bulunduğu durumu izah edemediğini ve bazen de şaşırdığını söylüyor. Gerçekten de Homes Reden’in hikayesi ibretlik bir hikaye. Binlercesi gibi. Daha önce de ABD’de benzerleri yaşanmıştı. Yine o benzerleri gibi Reden de bir İsevi asıllı Müslüman olduğunu söylüyor.
Gerçekten de Mesih nasıl taraftarlarını ve tabilerini İslamiyete çağırmasın ki? Zaten kendisi de İslam peygamberleri silsilesinden birisi. Muhammed Ataurrahim’in yazdığı gibi o bir İslam Peygamberi. Peygamberimiz, peygamberleri; şeriatları ayrı dinleri bir veya anaları ayrı babaları bir kardeşlere benzetmiştir. Bu yönüyle, Hazreti İsa diğer peygamberlerden de ayrılıyor. İlk bi’setinde Hazreti Musa’nın şeriatına tabi olan ve o şeriatı manevi nefesiyle tadil ve tashih eden Hazreti İsa, ikinci gelişinde ise İslam şeriatına tabi olacaktır. Dolayısıyla hadis tabiriyle ifade edecek olursak, hem ana hem de baba yoluyla bir; Hazreti Peygamberimizin öz kardeşi (şeriat olarak tabii) olacaktır. Diğerlerinin şeriatı ayrı iken Hazreti İsa’nın şeriatı da aynı olacak. Homes Reden’in tek üzüntüsü eskisi gibi çocukları vaftiz edememesi ve bu görevin elinden alınmasıymış.
http://www.alarabiya.net/ articles/2009/07/29/ 80196.html
http:// video.alarabiya.net/ ShowClip.aspx?ClipID=2009.0 7.29.10.10.40.859 (VİDEO)
http://www.timeturk.com/ yazardetay.asp?Newsid=14796
Geçtiğimiz günler gazeteler bir haberle çalkalandı ve yankılandı. Gazetelere düşen bir habere göre, İsrail’de her yıl en azından 100 kadar Yahudi İslamiyeti seçiyor. İsrail’de günlük olarak çıkan Maariv Gazetesi’nin yaptığı araştırma okuyanları ve duyanları şoke etti. Gazeteye göre, yüzlerce Yahudi dinlerini bırakıp Müslüman oluyor. İsrail mahkemelerinin verileri, son iki yılda 250 Yahudi’nin Müslüman olma talebiyle mahkemelere başvurduğunu gösteriyor. Başvuranlar nüfus cüzdanlarında yazan Yahudi ibaresini İslam’a çevirmek istiyor. Gazetenin haberine göre, Yahudiler arasında artan ‘Müslüman olma’ olgusu son beş yılda gözle görülür biçimde arttı ve yaygınlaştı.
Neden? İslamiyet muzaffer ve galip bir din olduğu için mi? Kestirmeden hayır. Zahiri olarak böyle bir durum yok. Bununla birlikte, İslamiyet yenik göründüğünde dahi o muzafferdir. Zira, İslamiyetin değerleri yenilmez. Sadece onun mensupları yenilir. O da muvakkaten ve yenilenmek için. Bediüzzaman, ‘kimse Risale-i Nuru yenemez’ derken işte bu gerçeğe işaret ediyor ve bu gerçeğin köklerine ve aslına vurguda bulunuyordu. Moğollar zaferlerinin zirvesindeyken Müslüman oldular. Müslümanların yenilgiden yenilgiye koştukları 19’uncu asırda Senusiler Afrika’da milyonları İslam’a kazandırdılar. Dolayısıyla İslamiyetin dışındaki bir terkiple günümüzdeki ruhi boşlukları doldurmak tek kelime ile imkansız. Yahudiler de Hıristiyanlar da, aynı bozulmamış berrak kaynağa muhtaçlar. Bir gün muhakkak fevc fevc yani grup grup İslamiyete dahalet edecekler. Zira aradıklarını onda bulacaklar. İslamiyet beşeriyet için son reçetedir ve güneş Batı’dan tulu edene kadar bu reçete geçerliliğini ve salahiyetini muhafaza edecektir. Yahudiler gibi Hıristiyanlar da birer ikişer Müslüman oluyorlar. Biz efalimizle İslamiyetin değerlerini izhar etsek ve gerçek manada ona ayna ve ayine olabilsek belki de bütün beşeriyet kısa zamanda İslamiyetle şereflenecektir. Lakin bizim kötü örnekliğimiz ve usve-i hasene olamamamız İslamiyetin yayılmasını da muvakkaten perdeliyor ve engelliyor.
Son sevindirici bir gelişme ‘İsevi Müslümanlar’ bağlamında, siyah bir Amerikalı rahibenin Müslüman olması ve onun ötesinde hizmet verdiği kilisede beş vakit namaz kılmasıdır. Rahibe ve arkadaşları, kilisenin bir bölümünü mescid haline getirmişler ve oraya yaygılar ve kilimler sermişler ve topluca ve ferdi olarak orada beş vakit namazlarını eda ediyorlar. Homes Reden, bu hususta insanı çarpan bir ifade kullanıyor: Beni İslamiyete çeken Mesih oldu veya Mesih beni İslamiyete çekti ve çağırdı. Sanki onun rehberliğinde ve onun delaletiyle İslamiyete girdim.
Gerçekten de rahibenin serüveni inanılır gibi değil. Al Arabiya Kanalı’nın söz konusu siyah rahibe Homes Reden’le konuşması insanın tüylerini diken diken ediyor. Hemen bir ahirzaman müjdesiyle daha karşılaştığınızı anlıyorsunuz. 25 yıldır rahibelik yapan Reden annesini kaybediyor ve hüzünlü ve kederli bir atmosfere giriyor. Sonra da teselli bulmak için çocuklukta öğrenmiş olduğu bazı İslami şiarları/ritüelleri ve ibadetleri yerine getirmeye başlıyor. Bununla teselli buluyor. Keder kapısı hidayet kapısına dönüşüyor. ‘Bir sevdiğimi kaybederken ebedi saadetimi ve sevincimi kazandım’ diyor. Reden’in durumu tam da bir ilahide dile getirilen durum gibi: Dermân arardım derdime. Derdim bana dermân imiş. Burhân arardım kendime. Aslım bana burhân imiş.
İslamiyetin cezbesine kapılıyor ve kuvvetli bir gücün kendisine çektiğini ve direnemediğini ifade ediyor. Bunu şöyle izah ediyor: “Kuvvetli bir biçimde kanaat getirdim ki, İslamiyete beni çeken ve ona çağıran ve ikna eden ve rehber olup önüme düşen bizzat Mesih’in kendisiydi...” Hâlâ içinde bulunduğu durumu izah edemediğini ve bazen de şaşırdığını söylüyor. Gerçekten de Homes Reden’in hikayesi ibretlik bir hikaye. Binlercesi gibi. Daha önce de ABD’de benzerleri yaşanmıştı. Yine o benzerleri gibi Reden de bir İsevi asıllı Müslüman olduğunu söylüyor.
Gerçekten de Mesih nasıl taraftarlarını ve tabilerini İslamiyete çağırmasın ki? Zaten kendisi de İslam peygamberleri silsilesinden birisi. Muhammed Ataurrahim’in yazdığı gibi o bir İslam Peygamberi. Peygamberimiz, peygamberleri; şeriatları ayrı dinleri bir veya anaları ayrı babaları bir kardeşlere benzetmiştir. Bu yönüyle, Hazreti İsa diğer peygamberlerden de ayrılıyor. İlk bi’setinde Hazreti Musa’nın şeriatına tabi olan ve o şeriatı manevi nefesiyle tadil ve tashih eden Hazreti İsa, ikinci gelişinde ise İslam şeriatına tabi olacaktır. Dolayısıyla hadis tabiriyle ifade edecek olursak, hem ana hem de baba yoluyla bir; Hazreti Peygamberimizin öz kardeşi (şeriat olarak tabii) olacaktır. Diğerlerinin şeriatı ayrı iken Hazreti İsa’nın şeriatı da aynı olacak. Homes Reden’in tek üzüntüsü eskisi gibi çocukları vaftiz edememesi ve bu görevin elinden alınmasıymış.
http://www.alarabiya.net/
http://
http://www.timeturk.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder