14 Temmuz 2017 Cuma

Cemal Kamacı (1943 - .... ) (63,5 KİLO AVRUPA BOKS ŞAMPİYONU



Cemal Kamacı (1943 - .... ) (63,5 KİLO AVRUPA BOKS ŞAMPİYONU


1943 yılında Trabzon’un Maçka ilçesinin Kapı Köyü’nde ailenin onuncu çocuğu olarak dünyaya geldi. Spora İstanbul’da futbolla başladı. Top oynarken ayağını kırınca futbola veda etti. 

Boksa Fatih Güreş Kulübü'nde Ali Hoca’nın teşvikleriyle başladı. Kısa bir süre sonra Fenerbahçe'ye geçti ve boks takımının kaptanlığını üstlendi. 1962'de Milli Takım'a seçilen Cemal Kamacı, 1966 yılı sonuna kadar bütün millî karşılaşmalarda 67 veya 71 kilolarda dövüştü. Bu süre içinde iki kez Balkan ikinciliği kazandı. 

1967 yılında Türkiye'de profesyonel boks lisansı verecek bir kurum olmadığı için lisansını Viyana'dan Avusturya adına çıkarttıran Kamacı, böylece profesyonel oldu. 

1972 yılında Avrupa Şampiyonu Fransız Roger Zami'yi İstanbul'da yenerek, 63.5 kilo Avrupa Profesyonel Boks Şampiyonu oldu. 1973 yılında ünvanını İspanyol boksör Ortiz'e kaptıran Kamacı, yılmayarak 1975'te Köln’de İspanyol Gomez Fouz'u yenerek bir kez daha ünvanını geri aldı. 

Avrupa Profesyonel Boks Şampiyonluğu ünvanını 1976 yılı içinde yaptığı üç maçta da korudu. 63.5 kg'da dünya sıralamasında dördüncü sıraya kadar yükseldi. 

Avrupa Şampiyonu ilk Türk boksörü olan Kamacı, 11 Kasım 1976'da İstanbul’da düzenlediği bir jübile maçından sonra boksu bıraktı.

CEMAL KAMACI'NIN HİDAYETE ERİŞİ:

Öyle bir an...Öz çocuğumun ölümü...Pörsüyen ruhumun canlanışında itici güç olacaktır.

Üzerine titrediğimiz,hayat dolu,3 yaşında güzel bir kızımız vardı.Her masum yavru gibi o da bizim mutluluğumuzdu.Kapı çalınsa, "Baba baba!" diye seslenirdi,yeni başladığı o tatlı şivesiyle...İçim geçer o an...Yavrum ne tatlı da sarılırdı boynuma,gözüme bakar,yanaklarımdan öperdi.Elimizden çikolatayı alırken bile gözlerini gözlerimden ayırmazdı.Rabbim... Bizi ikaz mı ediyordu? Lâkin anlıyamıyorduk.

Bir gün hasta haberi geldi.Koştum,kucağıma aldım.Annesi ve ben,içi hallaç pamuğuna dönmüş bir haldeyiz.İlk defa girdiğim hastane koridoru;Zeynep Kamil Hastanesi.Kucağımda bitkin yavrum,bir ara gözlerini açtı...Sanki acı içinde kıvranan o değildi.Tatlı bir tebessüm...Neyi müjdeliyordu?Heyhat,anlayacak halde değildik.Doktorlar.... İzafi iltifatlar...Muayene...Büyürse bir şey yapamayız.İki saat sonra o masum yavru Ahirete göç etti.............

İşte annesinin ruhunu ihtizaza getiren,canlandıran yavru...Ve kendisinin ebedi âleme göçtü.İşte babasının gönlünü harekete geçiren bir yavru el... O,anne ve babanın âhireti kazanmaları için,hakikatı kavrama noktasında gönderilmiş pak bir yavru idi.
Rabbimin dileğiyle yaşayabilmemiz için hayatını adeta feda etmişti.Biz,buna daha sonraları öz ifadesiyle 
"kader"diyeceğiz...Allah(c.c)'ın takdiri... 

O gece,geç vakitlere kadar oturduk...Lüks,dayalı döşeli evin içi bize zindan görünmeye başladı. Bu hâl neyin nesi?Biz kimiz?Nereye gidiyoruz?Yavruyu yaratan,sonra da onu elimizden alan Yaratıcı,bizi de bu şa'şaadan koparacak,huzuruna almayacak mı?

İç muhasebe derinleştikçe uykum kaçıyor.Saat gecenin yarısını bir hayli aşmış,yatağa giriyorum.Yatak sanki çuvaldızla dolmuş...Yorgan,ağır mı ağır...İçinde yün değil de kurşun var.O çok güvendiğim cüssem,pazularım;kuvvetlendirmek için spor sahalarına yıllarımı hapsettiğim vücudum eziliyor,eziliyor.Bir düşünce akımı başlıyor beynimde...Kendi kendime şöyle sesleniyorum:

"Kamacı! Bugün yavrun,yarın sen! O yavrunun hesabı kolay...Masum...Ya sen?Allah(c.c)'ın nimetlerini sorumsuzca tüketen sen! Şöhretin girdabında kendinden geçen sen!Sen ne yapacaksın?Hesap günü,Rabbinin sorgu meleklerine gezdiğin arz parçalarını,dünyayı mı anlatacaksın?Rabbim şu kadar madalya aldım,bu kadar kupam var.Kaç defa Avrupa Şampiyonu oldum,hatırlıyamıyorum.Dünya Şampiyonu olacaktım,ölüm geldi mi diyeceksin?Yoksa senden övgü ile bahsedenlerden,çılgınca neyi alkışladığını bilmeyenlerden yardım mı isteyeceksin?Kurtaracak mı bunlar seni? Bu mu hayat? Bu mu yaşamanın gayesi? Yok artık...Şartlar ne olursa olsun...Sen yaratıcının,Allah(c.c)'ın emrettiği gibi yaşamalısın.Kalk!.. Allah'ın emirlerini öğren ve hayatına tatbik et!.."

Yataktan doğruluyorum.İçimden geçenleri,düşüncelerimi hanımıma anlatmak istiyorum.İnsan bir bütün;o hayatımın bir parçası.Söze başlamak için münasip zemin ararken,içimden geçenlerin benzerini ondan dinlemeye başlıyorum.Allah(c.c)'a hamd ediyor,tövbe istiğfar ediyoruz.

O günden sonra İslam'ı öğrenmeye,öğrendiğimizi hayata aktarmaya çalışıyoruz.Okuyor,bilenlere soruyor,onları dinliyoruz.Bir gün,mübarek bir zâtın konuşmasına gittik.Hayatımıza ölçü olacak sözleri ondan dinledik:
"Ashab,o insanların birbirini yediği dönemde altın bir çığır açmışlardı.Efendi,köle,İslam'a koşuyor... O nurla nurlandıktan sonra çile,eziyet ve sıkıntıların en ağır acılarını sadre şifa,âb-ı hayat(hayat suyu) gibi yudumluyorlardı.Nebi'nin(s.a.v)etrafında halka olmuş...Günlerce aç kalmış,yurdunu yuvasını terkedip hicret etmiş...Malını mülkünü düşünmemiş,şöhret ve makamını elinin tersiyle itmiş...Oruçlu halde,şiddetli sıcak altında,yılmadan cihada koşmuş bu insanlar...

Biliyormusunuz,bu hale bildikleri kaç ayetle gelmişlerdir:18-20 ayet...Onlar,öğrendiklerini yaşıyorlardı.Yaşadıkları gibi inanıyorlardı.Küfrün hakim olduğu çağda,18-20 ayetle,Medine'de ilk İslam devletini kurmayı Allah(cc) onlara nasip eyledi"

Hayatım boyunca bu ifadeyi unutmadım.İslam'ı yaşamak demek,bildiğini hayatına aktarmak demektir;hem o bir bütündür,parçalanamaz.Öyleyse bütüne ait ölçüleri öğrenmek,uygulamak gerekir.Yol uzun...Sabır ister,çile ister,ızdırap ister...Bizden öncekiler de o yoldan geçmiş,çile çekmiş,ızdırap duymuş.Ama sonunda saadet âleminin bâki hayatına sahip olmuştur.

Adım attık ailece o mutlu yola. O gün bu gün Allah'ıma hamd ve şükreder "Rabbim;beni,ehlimi ve çocuklarımı İslam üzere daim eyle;imanla Ahiret hayatına irtihalimizi nasip eyle" diye dua ederim.

"ÖLÜMLE BAŞLAYAN HAYAT" KİTABI- CEMAL KAMACI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder