2 Şubat 2012 Perşembe

Merhum işadamı Sakıp Sabancı’nın kızı Dilek Sabancı, 2. ke



Merhum işadamı Sakıp Sabancı’nın kızı Dilek Sabancı, 2.kez umreye gitti.


Ramazan ayında kutsal topraklarda bulunmanın tarif edilmez hazzını doyasıya yaşadığını ifade eden Dilek Sabancı, dinî vecibelere her geçen yıl daha sıkı sarıldığını dile getirdi.

Neden ikinci kez umreye gitme ihtiyacı hissettiniz?


İlk defa umreye 2003 yılında gitmiş ve çok etkilenmiştim. Kendi kendime ‘bir daha gideceğim’ diye söz verdim. Allah da nasip etti, bir kez daha oraları görme fırsatım oldu. İlkinde acemiydim. Bu kez daha bilinçliydim. Yanımda İzmir Karşıyaka Müftüsü Emin Arık ve eşi de vardı. Ziyaretim esnasında Mekke ve Medine’yi gezerken daha tecrübeli olduğumu hissettim. Üstelik yaptığım dualarda da hazırlıklıydım.

Ramazan ayında umreyi özellikle mi yaptınız?

İlk umremi de Ramazan ayında gerçekleştirmiştim. İkinci ziyaretimi de bilerek Ramazan ayında yaptım. Ramazan’da umre yapmanın daha sevap olduğunu biliyorum. Ramazan’da oraların ortamı çok farklı oluyor. Bu yüzden ziyaretimin bu mübarek ayda muhteşem geçtiği düşüncesindeyim.

Sizi dine bu kadar yönelten ne oldu?

Benim hayata bakış açım, bu dünyanın bir gün sona ereceği üzerine kurulu. Kur’an-ı Kerim’de de ifade edildiği gibi uhrevi bir hayat herkesin karşısına bir gün mutlaka çıkacak. İnsanoğlu, dünyada yaptıklarının karşılığını cennet veya cehennem olarak görecek. Ayrıca biz Müslümanlar inşallah eninde sonunda cennete gideceğiz. Bu yüzden Müslüman olduğuma daima şükrediyorum. Benim kavrayamadığım, bazı insanların ölümden sonraki hayata inanmamaları. Herkes mutlaka hesaba çekilecek.

İslamiyet’i daha iyi öğrenmek için neler yapıyorsunuz?


İstanbul Beykoz eski Müftüsü Emin Bey’le sıkı bir diyalog içerisindeyim. Kendisi son derece iyi bir insan. Ayrıca iki kez Kur’an-ı Kerim’in mealini okudum. Kur’an’ı daha çok anlamaya muhtaç olduğumuzu düşünüyorum. İnşallah şimdi Kur’an’ın tefsirini okumaya başlayacağım. Süleyman Ateş’in ve Muhammed Esad’ın eserlerini okumayı planlıyorum.

Kutsal topraklarda sizi etkileyen bir şey oldu mu?

Kutsal topraklarda dikkatimi çeken en önemli şey; Mekke-Medine’deki insanların hayatlarını namaza göre programlamalarıydı. Her iki seferdir dikkat ediyorum; oradaki Müslümanlar ezan okunduğu zaman işlerini güçlerini bırakıp namaza koşuyorlar. Kimse işini veya yoğun çalışmasını bahane etmiyor. Ben ibadet dendiği zaman, ‘Hiç vaktim yok, çok yoğunum.’ diyordum. Fakat oraları gördüğümde, bu şikâyetimden vazgeçtim. Onlar hayatlarını adeta namaza göre programlıyor. Çok da rahat ediyorlar. Bu durumlarına hayran oldum.

Namazın dinimizdeki yeri hakkında neler düşünüyorsunuz?

Oruç, hac, zekât gibi ibadetlerin kuşkusuz büyük amaçları var. Ancak bizim dinimizde namazın çok ayrı bir yeri bulunuyor. Örneğin durumunuz iyi değilse hacca veya umreye gitmeyebilirsiniz. Sağlık sorunlarınız varsa oruç tutmayabilirsiniz, malınız yoksa zekât vermeyebilirsiniz. Ancak namazı mutlaka kılmalısınız. Namaz, Allah’ın üzerinde hassasiyetle durduğu bir ibadettir. Çok hasta olsak bile başımızla namazımızı kılmamız gerekiyor. Allah, bizim için her şeyi yaratmış; bizden istediği günlük yaklaşık bir saatimizi namaza ayırmamız. Hem namaz sayesinde insanın ruhu çok rahatlıyor. Ben, zihinsel duruluğumu namaza borçluyum diyebilirim. Namazın kazandırdıklarını anlatmaya kelimeler yetmez. Ayrıca daha önce benim namazlarım çok uzun sürerdi. Çünkü ben namaz kıldıktan sonra uzun uzun dua edilmesi gerektiğini sandığım için çok vaktim giderdi. Şimdi öğrendim ki; namazın kendisi başlı başına bir duaymış, ayrıca dua etmek isteğe bağlıymış. Üstelik çok zor durumda kaldığımızda namazı cem etmek gibi dini bir kolaylığın olduğunu öğrendim. Bunlar İslamiyet’in güzellikleri. Benim için namazların içinde sabah namazının çok ayrı bir yeri var. Sabah namazını çok seviyorum.

Türkiye’de son yıllarda kurulan Ramazan çadırları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tabii ki Ramazan’da yapılan bu tür etkinlikler çok güzel. Ancak duydum ki; çadırlardan durumu iyi olan insanlar da yemek alıyormuş. Bu durumu pek tasvip etmiyorum. Bakın sizinle umrede gördüklerimi paylaşayım: Orada mutlaka ihtiyaç sahibi yoksul insanlara iftar yardımı yapılır, yemekler verilir. Hatta Allah kabul eder inşallah, biz de bir iftar verdik. Oradaki görevliler beni kırmadılar, kısa sürede yaptığımız bir organizasyonla Mekke’de 400 yoksul insana iftar verme fırsatı yakaladık. Bu iftar beni çok mutlu etti. Hiç unutamam. Hele de gerçekten fakir ve yoksul insanların faydalanması çok sevindiriciydi.

Ramazan’a dair unutamadığınız bir anınız var mı?

Çocukluğumda yaşadığım Ramazanları kesinlikle unutamam. Başta anneannem, babam, annem ve tüm kardeşlerim Ramazan ayında iftar saatinde bir araya gelirdik. Bizim gibi büyük ve yoğun işleri olan bir ailede sürekli bir araya gelmek çok zordur. Aile büyüleri daima çalışır. Bu yüzden çocukken iftarda hep beraber olmamıza çok sevinirdim. Ayrıca çocukken oruç tutayım, tutmayayım mutlaka sahura kalkmaktan çok hoşlanırdım. Çünkü gecelerin ayrı bir hareketi oluyordu.

Başörtüsüyle ilgili yorumlarınızı alabilir miyim?

İleriki yıllarda başörtüsü takmayı düşünüyorum. Umreye giderken Suudi Arabistan Hava Yolları’ndaki bayanların taktığı başörtüsünü görünce çok hoşuma gitti. Saçlarının üstünde takkeye benzer fes gibi bir şey vardı. Onun üstüne de kıyafetinize uyum sağlayabilecek değişik renklerde takabileceğiniz ipekten bir tül bulunuyordu. Son derece hoştu ve gayet güzel görünüyordu. Eğer örtünürsem o tarzda bir şey ol
abilir.

http://www.herice.biz/yazi-3804-dilek_sabanci:_artik,_ibadet_icin_“hic_vaktim_yok”_demiyorum.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder