1 Ocak 2012 Pazar

MALCOLM X (MALİK EL ŞAHBAZ)




MALCOLM X (MALİK EL ŞAHBAZ)





“Şimdi artık şehadet zamanıdır!” “Malcolm X”in kilit cümlesi işte buydu. Zenci olmaktan utandığı için saçlarını yakıcı bir asitle düzleştirmeye çalışan Harlemli uyuşturucu ve kadın satıcısının, yirminci yüzyılın en büyük Müslüman devrimcilerinden birine dönüşmesinin tüyleri diken diken eden öyküsünü mutlaka okuyun! İnsanlar, ütopyalarını gerçeğe dönüştürebilmek için bir ömür boyu çalışır, didinir, inandıkları değerler uğruna ölesiye savaşırlar. Ama bazen öyle bir ân gelir ki bu dünyayı aslında kendi iradelerimizin yönlendirmediğini, her türlü fânî iradenin üzerinde bir ilâhî irade olduğunu fark ederiz. İşte bu da insanın kendisini “Yaradan’ın takdirine kayıtsız şartsız teslim etme ânı”dır. LİDER, bir kitle heykeltraşıdır. Vazifesi, mermer blokundan heykel yontarcasına, kalabalıkları bir imân ordusuna dönüştürmektir. İlk ıslâhat kendinde başlar… İslâhatçı; değiştirmek istediği toplumdan evvel kendini inşâ edendir. Malcolm X, gerçek bir liderdi. Kırk yıllık bir hayatta en fazla ne yapılabilirse, ondan da fazlasını yaptı. “İblis”ten “El Hacc Mâlik El-Şahbâz”a, serserilikten Amerikalı Siyah Müslümanların Liderliğine… Ve çok daha ötelere: Şehâdete! Bataklıklardan şâhikalara yükselen bir hayat… İslâm dünyasının, son yüzyılda yetişen en iftihâr edeceği kahraman evlâtlarından biriydi Malcolm. Ömrü, her dakikası fitili ateşlenmiş bir dinamit gibi geçen bu insan, indifadan yorulmayan bir yanardağa benziyordu. Ona “Amerika’yı sarsan adam!” dediler… Doğruydu. “Dünyanın en öfkeli zencisi!” dediler… Doğruydu. Malcolm X, boğanın boynuzundan tutan adamdı! Bir liderin tarihî misyonu, önderlik ettiği kitlenin içinde bulunduğu şartlarla irtibatlıdır. Bu gerçeği göz ardı ederek onu “aşırı” olmakla itham edenlere, cevapların en susturucusuyla karşılık vermişti “Evet ben aşırıyım; çünkü benim halkım, bu ülkede aşırı derecede kötü durumda!” Bir yerde zulüm varsa, inlemek de aşırı olacaktır, isyân da! Tekmelenenler türkü söylemez! Derilerinin rengi siyah diye horlanan, linç edilen, öldürülen, caddelere, kahvelere, okullara sokulmayan, hayvanlardan daha hakir muameleye maruz kalan insanların damarlarına şuûr, öfke, şahsiyet ve imân enjekte ettiği için çağdaş beyaz yamyamların kâbusu olmuştu! Bir dâvâyı hakiki istikametinden saptırmanın en kalleş ve sinsi yolu, başına sahte liderlerin geçmesidir… Sahtekâr Elijah Muhammed’le saptırılan Müslümanlık, “palavracı siyah papaz” Martin Luther King’le yozlaştırılan zenci hakları hareketi, O’nun aksiyonuyla “suç üstü” yakalanmıştı. Elijah, iğrenç yalanlarla “yalancı semâlarda yalancı cennetlere” çağırıyordu. King, “pembe” bir rüya görüyordu. Malcolm’sa; “gerçeklerin iki kaşı ortasına bakıyordu.” Şimşekleri üstüne en çok “oyunları bozanlar” çeker! Suya sabuna dokunmayan “muhalif”lerin, iktidarın başı üstünde yeri vardırl. “her şeyin aynı kaldığı” değişiklik arzûları, kimseyi rahatsız etmez… İnanmış bir tek insanın nelere muktedir olabileceğini görmek için onun hayatına bakmak gerekir. “Süper Güç” olduğu “vehmedilen” bir devlet, bu siyah derili adam karşısında âciz kalmıştı! Bazı insanlar, bütün insanlık için ölürler: Bütün insanlık için yaşadıkları gibi. Hürriyetin devâsâ heykelini dikenler, onun her cümlesi bir kıvılcım (hem ışık, hem alev) olan hür ve yiğit sesini susturabilmek için çareyi FBI ajanlarına kurşunlatmakta görmüşlerdi! Hangi hakikat gizlenmek istendikçe daha çok âşikar olmadı ki?.. Zulüm, kısmak istediği sesi nârâ yapar! Ve bazı ölüler, yaşayanlardan çok daha yüksek sesle konuşur… Malcolm X onlardandı. (Allah rahmet eylesin.)




ADANMIŞ HAYATLAR: Malcolm X: Bir insan hakları mücadelesi





1990 yılı ilkbaharıydı. Bir ikindi vakti yeni gittiğim New York'taki Columbia Üniversitesi'nin bahçesinde College Walk olarak isimlendirilen 116. Cadde'de yürüyordum. Kulağıma ezan sesi gelmeye başladı. Bir anda bunun memleket özleminden kaynaklanan bir yanılsama olduğunu düşündüm. Sesin geldiği istikamette yürümeye başladım. Ayaklarım beni doğu istikametine götürdü. Morning Side Drive'a ulaştım ve caddeden karşıya geçtim. Yol sona ermişti. Balkona benzeyen gözetleme noktasında durdum, Harlem'e yukarıdan bakıyordum. Dikkatle dinledim. Ezan sesi Harlem'deki Malcolm X Camii'nden geliyordu. O anda yaşadığım karmaşık hisleri anlatamam. Amerika'nın Hollywood filmlerine yansımayan bir yüzü ile karşılaşmaktan dolayı sarsılmıştım. Malcolm X, kutsal bir sesi ülkesine taşıyan ve oralarda yankılanmasını sağlayan bir uç beyi olarak gözümde saygıyla canlandı Malcolm X, benim gözümde, İslam'da evrensel insan hakları savunucularının son büyük örneklerinden biridir. 20. yüzyılın yetiştirdiği en önemli Müslüman önderlerden biri olan Malcolm X, daha doğrusu el-Hacc Malik el-Şahbaz, 1925 yılında Nebraska'da doğmuş, 1965 yılında New York'ta, 39 yaşındayken bir suikast sonucunda şehit edilmiştir. "En az bir düzine insanın sahip olduğu tecrübeye sahip olacak kadar hal başımdan geçti." diyen Malcolm X, yaptığı her şeyin asla gecikme kabul etmeyecek derecede acil yapılması gerektiğine inanıyordu. "İslam'da evrensel insan hakları var mıdır?" diye soranlara, geçen yüzyılın, hakkında en fazla konuşulan ve yazılan Amerikalı Müslüman'ı Malcolm X'in hayatı, en güzel cevaptır. Evrensel İslam'ı keşfetmek, onu, siyah ırkçılığından kurtarıp evrensel insan hakları mücadelesine yönlendirmiştir. Malcolm X'in hayatında üç safha vardır. Bu safhalara kısaca göz atalım: (1) Malcolm Little dönemi: Malcolm, sıkıntılı bir çocukluk dönemi geçirir ve ortaokul bittikten sonra liseye devam etmeden okulu terk eder. O devirde lisede okuyan siyah zaten çok nadirdir. Bu Malcolm'un hayatı boyunca unutamayacağı ve şuurunda yer eden, okuldan aniden soğumasına sebep olan bir olay gerçekleşir: Bir gün, dersinde çok başarılı olduğu ve kendisini çok seven İngilizce hocası Bay Ostrowski, ona ileride meslek olarak ne yapmayı düşündüğünü sorar. Malcolm, o güne kadar fazla kafa yormadığı bu soruya, avukat olmayı düşündüğünü söyleyerek cevap verir. Bunun üzerine Bay Ostrowski, Malcolm'a dönerek şöyle der: "Biliyorsun, burada hepimiz seni severiz. Ancak sen bir zenci olduğunu unutmamalısın. Avukat olmak bir zenci için gerçekçi bir ideal değil. Sen olabileceğin bir şey düşünmelisin. Çok kabiliyetli ellerin var. Neden bir marangoz olmayı düşünmüyorsun?" Ancak sınıftaki diğer öğrencilere de ileride hangi meslekleri seçeceklerini soran Bay Ostrowski, Malcolm'dan daha az çalışkan oldukları halde onları ideallerini gerçekleştirmeleri için teşvik etmiş, hiçbirisine başaramayacağını söylememiştir. Bu durum, Malcolm'u derinden etkilemiş; Malcolm'un okuldan soğumasına, beyazlara yabancılaşmasına ve ne kadar zeki ve başarılı olursa olsun, ırkçılık engelini aşamayacağına inanmasına yol açmıştır. Bu ve benzeri olaylar Malcolm'u sisteme yabancılaştırmıştır. Böylece onun hayatında, yeraltı dünyasında ve hapishanelerde geçirilen bir dönem başlamıştır. Bu dönemde Malcolm'un hiçbir ideolojik çabası yoktur; Tanrı'yı inkar etmektedir ve sadece behimi arzularını tatmin peşindedir. (2) Malcom X dönemi: Bu dönem, Malcolm X'in hapishanede İslam Milleti Hareketi Lideri Elijah Muhammed'in öğretisi ile tanışarak İslam'a ilk adımı attığı ve sadece ABD'de yaşayan Afro-Amerikalıların haklarını savunduğu dönemdir. Bu dönemde Malcolm, kölelikten kalma "Little" soyadını bırakır, matematikte bilinmeyeni ifade eden "X"i soyadı olarak kullanmaya başlar. Bir müddet sonra Malcolm X, siyah milliyetçiliğinin sınırlarını Amerika dışına da genişletir ve dünyadaki tüm siyahların haklarını savunmak için mücadele etmeye başlar. Malcolm X, İslam Milleti Hareketi'nin sözcülüğüne kadar yükselir. Ancak, hareketin lideri Elijah Muhammed'in bazı çelişkilerine ve yolsuzluklarına göz yummayınca hareketten kovulur. (3) El-Hacc Malik el-Şahbaz dönemi: Malcolm X'in hayatında hac, önemli bir dönüm noktası olmuştur. Ha görevini ifa ettikten sonra ismi ile birlikte düşünceleri ve davası da değişmiştir. Malcolm'un yeni ismi artık el-Hacc Malik el-Şahbaz'dır. Hacda evrensel İslam'ı keşfettikten sonra Malcolm, evrensel olarak istisnasız bütün insanların haklarını savunmak için mücadeleye başlamıştır. İslam ona, o güne kadar savunduğu siyah milliyetçiliğini bir kenara bırakarak, insan hakları konusuna tevhit penceresinden bakıp bütün insanlığı, bir olan Allah'ın yarattığı tek bir aile olarak sevgiyle kucaklamayı öğretmiştir. Malcolm X'in hayatındaki, sonuçları itibarıyla, belki de en etkili olay hac olmuştur. Malcolm X hacda, İslamiyet'in Amerikalıların bir türlü çözemedikleri ırk ayrımcılığı problemini çözdüğünü görür. Beyaz adamın bu çözümden örnek alması gerektiği kanaatine ulaşır. Eğer İslam ırk problemini Afrika'da ve Asya'da çözmüşse, Amerika'da da çözebilir. Buna bir engel yoktur. Öyleyse Amerika İslam'dan bu konuda istifade etmelidir. Bu maksatla Malcom X, lideri olduğu Muslim Mosque'a hacdan gönderdiği mektubun aynı zamanda basına da dağıtılmasını ister. Malcolm'un Mekke'den Amerika'ya gönderdiği mektup, kendisini sevgiyle veya nefretle izleyenleri şok etmiştir.



Malcolm X'in sahipsiz mirası Malcolm X'in düşüncesinin, farklı safhalardan geçse de, değişmeyen temel bir özelliğe sahipti: Haksızlığa karşı sessiz kalmamak. Malcolm X'in düşüncesindeki evrimin, nihayet evrensel insan hakları düşüncesine ulaşmasının ve bu yoldaki mücadelesinin fikri temellerini, onun giderek daha iyi kavradığı İslam'ın evrenselliğinde aramak gerekmektedir. Malcolm X'in mirası, günümüzde çok tartışılan İslam ve evrensel insan hakları arasındaki ilişkiyi daha iyi görmemize önemli bir katkı sağlamaktadır: İslam, insan haklarını evrensel planda savunmayı, kime, kim tarafından ve nerede yapılırsa yapılsın haksızlığa "gerekli her yolla" karşı koymayı emreder. Malcolm'un hayatı, gerilim, trajedi ve köklü değişimlerle dolu bir özgürleşme serüvenidir. İnançları sürekli yıkılıp yeniden inşa edilerek değişime uğrar ve Malcolm X nihayet sahih tevhidi yakalar. Onun davası, diğer insanlara yararlı olabilmek ve onları da kendisi gibi özgürlüğe kavuşturup, ayrımcılık kurbanı olmaktan kurtarabilmek içindir. Bu yolda giderek daha kuşatıcı ve daha etkin bir strateji ile gerekli her meşru yola başvurarak mücadelesini yürütmüştür. Müslümanların modern dönemde insan hakları konusunda nasıl bir tutum sergilemesi gerektiği konusunda Malcolm X, canlı bir örnek olarak önümüzde durmaktadır. Ancak, günümüzde, ister Amerika'da ister dünyanın başka yerlerinde yaşasın Müslümanların Malcolm X'e büyük hayranlık duymalarına rağmen, onun mesajını layıkıyla anlayıp gereği gibi sahip çıktıkları söylenemez.




Yazar Recep Şentürk




http://www.dusuncegundem.com


 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder