29 Ocak 2012 Pazar

Meksika'da Ramazan öncesi gelen hidayet




Meksika'da Ramazan öncesi gelen hidayet



Meksika asıllı Monica Aparicio, Ramazan öncesi gördüğü bir rüya sonunda İslam’ı seçiyor. Rüyasında Kur’an okuduğunu söyleyen Monica, “Allahu Ekber” deyip uyandığını söylüyor.

Monica Aparicio, Meksika’da Müslüman olanlardan. Ramazan öncesi gördüğü bir rüya sonucu İslam’ı benimseyen Monica Aparicio, hidayete giden yoldaki hayat hikâyesini şöyle anlatıyor:

“Bildiğiniz gibi Meksika’dakilerin % 90’ından fazlası Katolik. Ben aslında geleneksel bir Meksika ailesinde, dedem ve babaannem tarafından yetiştirildim. Çocukluğumdan itibaren beni Hıristiyan olarak yetiştirdiler ve bu dinin doğruluğuna inandırdılar. Okulda da bunu öğrettiler ve etrafımda her şey Hıristiyanlıkla alakalıydı. Herhangi bir diğer din veya inançla alakalı bir bağlantı ortamının olmaması utanç verici idi. Hıristiyanlıkta sadece inanırlar ama doğru mu yanlış mı düşünmezler.

Katolik bir ailede geçen çocukluk yılları

Çocukken çok iyi hatırlıyorum dedem ve babaannem beni her Pazar kiliseye götürürdü. O zaman bir Katolik olarak hiçbir şey anlamazdık ama sadece dinlerdik. Kilisede şöyle bir durum olurdu: Papaz konuşurdu ama doğru mu yanlış mı konuşuyor diye İncil’e bile bakıp kontrol etmezdik. Kimse gerçekten ne düşündüğüyle alakalı bir görüş belirtemiyordu. Duydukları her şey doğrudur düşüncesiyle insanlar bunları alıp, hayatlarına uyarlıyorlardı. Bu olaylar her hafta sonu, Pazarlar birbirleri takip ettikçe devam edip duruyordu. Ben Meksika’nın güneyinden olmama rağmen, on yaşında Meksika’nın kuzeyine taşındığımızı hatırlıyorum, Amerikan sınırına yakın bir yere.

Müslüman eşle tanışma

23 yaşıma geldiğimde, eşimle karşılaştım. Eşim Müslüman’dı. Ailem, tamam iyi bir çocuğa benziyor dedi ve evlenmeme izin verdiler. Üç yıl sonra kızıma hamile kaldım. Eşimle evlendiğimde birbirimize bir söz vermiştik. Benim ona verdiğim söz, çocuğumuzun Müslüman olacağıydı. Benim için eşim o kadar iyi ve hoş bir insandı ki; gelecekte çocuklarımın da Müslüman olmasında bir problem olmayacağını düşündüm. Eşim çok etkileyici bir insandı. Bunun benim açımdan bir problem olmayacağını düşündüm ama ben de ondan ikinci, üçüncü veya dördüncü bir eşle karşıma çıkmamasını istiyordum. Bu konuyu hiç dert etme diye benim gönlümü alıyordu.

Çocuğum Hıristiyan mı, Müslüman mı olacak?

Çocuğumu kucağıma aldığım an, onun bana tanrıdan gelen en büyük hediye olduğunu düşündüm. Bu çocuğu kendi inancıma göre büyütmem gerek, doğru yolda yetiştirmem gerek diye düşündüm. Ama doğru yolun ne olduğunu hiç bilmiyordum. Hıristiyanlık mıydı? Eşim gece ve gündüz işteyken, ne dediğini anlasam da, anlamasam da çocuğuma İncil’den bölümler okuyup öylece mi yetiştirecektim.

Tanrı kim?

Etrafta Hıristiyan olarak yetiştirildiğini bildiğim biri vardı ve o benden bu konuyla alakalı eşimin de ailesinin haberi olmadan haç ve İncil getirip takıldığımız konularla alakalı her şey için, bir gün St. Antonio’dan, bir gün St. Teresa’dan, bir gün Meryem Ana’dan yardım isteyebileceğimizi söyledi. Sorunlarımıza yardım alacağımız aziz kalmayınca, o arkadaşıma artık tanrıdan bir şeyler istemeliyiz dedim. Tamam dedi. Şimdi tanrı kim? “Seni ve beni yaratan ve ebedi olandır” dedim. O kelimeler üzerine duraksadı ve düşünmeye başladı. Bu açıklamayı yaptıktan sonra tekrar haçımı getirdim ve haça bakıyordum. O da haça baktı. Bu kim diye sordu. Bu tanrı dedim. Peki, biraz önce tanrı ebedidir demiştim. Bu nasıl haç nasıl ebedi olabilir diye sordu arkadaşım.

Tüm hayatım boyunca bu gerçeği fark edememişim. Bu tanrı nerden geliyor diye sordu. Meryem anadan geliyor dedim. O zaman doğrulmuş dedi. Ama tanrının ebedi olduğunu, hiç doğmadığını ve ölmeyeceğini söylemiştin bana. Bu çok çelişik bir durumdu. Benim Hıristiyanlığımı paramparça etti. Ve ona, buna nasıl inanabilirim dedim. Eğer sadece tanrı elinde güç bulunduransa, neden Meryem anadan, rahip ve meleklerden yardım istiyorsun diye sordu. Benim yetiştirildiğim inanç sisteminde düşünmem gereken bir konuydu bu. Meksika’da tamama yakınımız Katolik’tir ve Katoliklikte tekrardan din üzerinde düşünme ve fikir yürütme yoktur.

Hidayet sancıları

O zaman yardıma ihtiyacımın olduğunu anladım ve birinin bana yardım etmesi gerekiyordu, boğuluyordum. Katolik kilisesine gittim. Bir rahibeyle irtibata geçtim. Üç gün kilisedekilerle görüştüm. Saatlerce sorular soruyordum. En sonunda bana söyledikleri onların doğrularına kesinlikle inanmam gerektiği ve bunların tanrının emirleri olduğu idi. Hıristiyanlığa inanmalısın çünkü o haktır dediler. Kanıtlayın dedim, bir delil gösterin. İncil delildir dediler. Bazı kısımlarında çelişkiler olduğunu söyledim onlara. Bana bunların orijinalini verin dedim. Bunlara nasıl inanabilirim dedim. Bu senin dinin ve inanmak zorundasın dediler. “Peki dedim ve bana hiçbir faydalarının olmadığını görerek oradan ayrıldım.

Benim Hıristiyanlığımda tümden huzur bulmama imkân yok diye düşündüm o zaman. Ve artık bitmiştir dedim. Hiç doğru gelen bir tarafı kalmamıştı benim için. Ondan sonra içimdeki boşluğu çok daha fazla hissettim. Sonra tanrıya yalvarmaya başladım. Tanrım, lütfen kimin peşinden gitmem gerek, bana yardımcı ol. Beni, doğru olan hangisiyse ona yönelt.

Hıristiyanlık mı yoksa İslam mı? Benim fikrime göre İslam’da hiçbir gelişme yoktu. Çünkü Müslümanların hareketlerine baktığınız zaman onların daha iyi olduklarını söyleyemiyorsunuz. Dürüst konuşmak gerekirse başörtülü bir kadın görüyorsunuz, yarıya kadar başını örtmüş ve suratında bir kilo makyaj var. Birçok Müslüman kadının giyim şekli gelenek veya süsten dolayıydı. İçlerindeki imandan dolayı bir şeyler yaptıklarını söyleyemiyorsunuz. Müslüman erkekler ise Meksika’daki, Amerika’daki veya dünyanın herhangi bir yerindekiler gibi. Hiç farklı gelmiyordu. “Belki de onlar haklı” dedirtecek bir halleri yoktu. İçimde doğru yolu bulmaya ihtiyacım vardı. Kızıma doğru cevaplar vermek zorundaydım. Hıristiyanlığa inanan biri olarak yetiştirilmiştim ancak hep dua ediyordum. Tanrım beni doğru yola ilet diye.

Rüyayla gelen ilahi yardım

Yaklaşık üç Ramazan önce, Ramazan ayından birkaç gece önce bir rüya gördüm. Bu hayatımı tümden değiştiren bir rüya idi. Kendimi beyaz bir başörtüsü ve elbise içinde gördüm. Kendi kendime bir Müslüman gibi bakıyordum rüyamda. Küçük odamızda ve her iki yanımda iki tane kızım var vaziyette gördüm. Elimden tutmuşlar ve aynı benim gibi giyinmişlerdi.

Allah’a secde ediyorduk ve Arapça konuşuyordum rüyamda. Kur’an’dan bir bölüm okuyorduk. Çok etkilendim. Tanrıya ibadet etmenin en doğru şeklinin bu olduğunu düşündüm ve sağ tarafımda o anda küçük bir oda gördüm. Şeytanı gördüm. Odadan içeriye giremiyordu ve sadece orada dikilip durmuştu. Ateş saçan gözlerini ve kara suratını gördüm. Bana “Müslüman olma, İslam’a inanma. Hıristiyan veya her ne olmak istiyorsan ol” diyordu İspanyolca olarak. Ancak o anda “Euzubillahi mineş şeytanirracim” dedim, Arapça o cümle nasıl ağzımdan çıktı anlamadım. Ve birden rüzgârın esip gitmesi gibi, kaybolup gitti. İçinden korkmamam gerektiğini düşündüm. İki kızıma sıkıca sarıldım. Allah’a ibadete devam ediyorduk, secdeden kalkıyorduk. Defalarca Allahu ekber diyorduk. Secdelerden birinde “Subhane Rabbiyel ala” derken, kapıda “Allahu ekber” diye bir ses duydum, uyandım ve kendime geldiğimde “Allahu ekber” dedim.

Yüzde yüz emindim ki Allah soruma cevap vermişti. Doğru yolun, tek doğru yolun İslam olduğunu bildirmişti. Allah’a şimdi şükrediyorum, beni Müslüman yaptı. Bu ebedi ateşe gidişe engel olan İslam dini. Bir yıl değil, on, yüz, bin yıl değil, sonu yok bu ebedi ateşin.

İnşallah çocuklarımı gerçek Müslümanlar olarak yetiştiririm, çünkü onları çok seviyorum. Rüyadan sonra evimde örtünmeme vesile olabilecek ve varsa buldum, kapandım. O günden bugüne ve inşallah öleceğim güne kadar hep doğru yol üzerinde olmayı istiyorum.

Eşimin annesine o zaman nasıl Müslüman olabileceğimi sordum. Lütfen bana anlat dedim. Şahadet getirmemi sağladı ve üç gün sonra Ramazan geldiğinde hiç uyanmak istemediğim bir rüyada gibiydim. Oruç tutmaya da başladım o zaman.

M. Hasan Uncular / TİMETURK

http://www.timeturk.com/Ramazan-oncesi-gelen-hidayet-24020-haberi.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder