26 Ocak 2012 Perşembe

SANATÇI MURAT ÇELİK'LE GÜZEL BİR SOHBET





SANATÇI MURAT ÇELİK'LE GÜZEL BİR SOHBET


Murat Çelik ismini Düş Sokağı Sakinleri' nden biri olarak tanıdık. Grup reklam yapmadan, sessiz sedasız bir şekilde albümler yapmaya başladı ve bu albümler kulaktan kulağa yayıldı; kendi dinleyicisini buldu. Düş Sokağı Sakinleri' nin Murat Çelik' i ara vermeyi tercih etti daha sonra. Bir arayış müziği içinde olduğu söylenebilir Çelik'in. Uzakdoğu öğretilerinden mistik dünyaya kadar ilgilerini genişleten grubun doğal gelişimi Murat Çelik'in kendi içine dönmesiyle kesildi. Sanatçı çeşitli felsefe disiplinlerinden söz eden insanlara Hz. Peygamber'den bahsediyordu. Konser sonrası cami soruyor ve seccadesini yanından ayırmıyordu. Grup dağılma noktasına gelmişti. Çünkü Murat Çelik müzikle ilgili kendi içinde fırtınalar yaşıyor, ne yapabileceğini düşünüyordu. Sonunda kaldığı yerden devam etmeye karar verdi. Bu sefer tek başınaydı ve grubun ismini kullanmadan ilk albümünü sunuverdi. "Seyyah" Murat Çelik'in müzik çizgisine aşina olanlar için şaşırtıcı değildi. Bu albüm de sevilecek, dinlenecekti. Çok fazla bağırmıyor Çelik ama çığlıklar atıyor. Kendi dünyasına açılan kapıda "Seyyah" ın bütün yol izlenimlerine aşina oluyorsunuz. Yüreğine, düşünce dünyasına, kırılganlıklarına, sevinçlerine yarım kalan duygulara yaklaşıveriyorsunuz. Müziği yer yer acı veriyor, sizi iç muhasebenizle başbaşa bırakıyor ve neler yaptığınızı görmek istiyor. Düş Sokağı Sakinleri' nden 'Seyyah'a Murat Çelik için değişen bir şey yok. Yine müzikte en güzeli yakalama, yine şarkılarını söyleme, yine tefekkür, yine yolculuk...

Murat Çelik'le Beyoğlu'nda çaylar eşliğinde sohbet ettik.


"Düş Sokağı Sakinleri kendine has nasıl bir üslup oluşturduysa, Murat Çelik de kendine öyle bir üslup oluşturdu. Ben konuşmaktan ziyade benim dinleyicilerimin müziğimi, yerimi belirlemelerini istiyorum. Eğer ben oradayım, buradayım dersem standartlaşmış olurum."

Murat Çelik kendi müziği hakkında konuşmayı sevmiyor. Dinleyicilerin ne söylediğini, ne düşündüğünü merak ediyor. Müzik serüvenini özetleyen sözünü söylüyor: 
"Bir şeyler yapmaya çalışıyorum." Mesaj kaygısı yok: "Çünkü dinleyen ne olduğunu anlayacaktır, zaten.Öyle bir kaygım olsa, ajite müzikler yaparım. Hissediyorsa, becerebilmiştir, hissedemiyorsa ben becerememişimdir." Ciddiye alınan bir söylem sahibi olarak Düş Sokağı Sakinleri ve Murat Çelik'in müzik anlayışı neydi?


Dinleyicinin Yara Almasını İstiyorum

"Biz Düş Sokağı Sakinleri olarak 1993-1994 yılında albüm ilk çıktığında söylemiştik: Protest müzik yapmayacağız diye. O zaman pop müziğin en iğrenç dönemleriydi ve aynı zamanda ciddiye alınabilecek grupların sol ağırlıklı ajite edici bir söylemleri vardı. Vur deyince öldüren bir müzikti bu. Bana göre bir şeyin etkisinin sürmesini istiyorsan onu öldürmeyeceksin, sadece yaralayacaksın. Ben yaptığım müzikte de bunu istiyorum. Dinleyicinin bir yara almasını ve o yara iziyle yaşamasını istiyorum. Yaptığım parçaların hepsinde kendimle olan kavgalarım var. Şimdi bu daha da belirginleşti ve artık karşımdakine olan bakışım da yansıyor müziğe."

Müziği çok farklı türleri barındırıyor. Örneğin diyoruz protest nerede duruyor bu müzikte?

" 'Doğmak sorun değil, yaşamak ustalık' " diyorsam eğer, 'paylaşmak hep bahane, kendini tanımadan' diyorsam burada protestin kralı yapılıyor. Bir başkaldırı, dinleyiciye düşen yük? Kendini bilen, nefisini bilen Rabbini bilir. Yapılan müzikte sisteme bir başkaldırı var. İşte burada dinleyici kendini gösteriyor. 'Aramak aşktır bana' derken, iş benden çıkıyor. Kendimle olan kavgalarım var. İşe önce kendimizden başlamalıyız. Mevla ne diyor; ‘Siz nefsinizde olanı değiştirmedikçe, biz o toplumda olanı değiştirmeyiz' "

Piyasa müziklerine eleştiri getiren Çelik'e göre, müzik dünyası put üretiyor.

"Benim kavgam en başta içinde bulunduğum dünyanın putları.Müzik dünyasında icra eden, üreten ve dinleyen arasındaki ilişki korkunç bir yara alıyor. Çünkü öyle aşırı bir yüceltme var ki puta dönüştürülüyor müzik yapan insan."

Dinleyicisi ne ifade ediyor sanatçı için?

"Ben dinleyicisinden bir şeyler öğreneceğini düşünen biriyim. Müzik yapan daha üst bir noktada durmaz, bir simitçiden, bir demirciden farklı değildir. Albümümü yaparım, beğenen söyler, beğenmeyen açık açık eleştirir... Çünkü yaptığınız müzik iyi de olabilir kötü de. Önemli olan buradaki tercihinizdir, bu tercih sizin yaşama bakış ve algılayış pencerelerinizden birini oluşturur; cama değil camdan bakmak gerekir."

Müziğinde yer alan acının tarifi, müzik piyasasının basit, gündelik çizgisini de adeta özetleyen şu cümlede gizli:

"Sistem o kadar güçlü ki, farkında olmadan kara delik gibi seni emiyor."

İkiyüzlülüklere karşı çıkan Çelik, şöhretler dünyasında işlerin değişik olduğunu söylüyor:

"Egosunu tatmin edenlerin aslında farklı bir dünyaları var. Aynı sıkıntıyı ben arkadaşımla beraberken yaşadım. 'Ben müslüman olduğumu farkettirmem' diyorlar. Neyden kaçıyorsun ki!"

Türkiye bir şekilcilik ülkesi mi? Evet, asırlarca farklı bir renk taşıyan, her renge kendi bünyesinde yer veren, çeşitliliğe açık olan ülkemiz insanı bir şekilcilik hastalığına mı tutuldu?

"Ne yazık ki öyle... Marks' tan bir laf söylüyorsun. Yada Freud'tan, ama 'Peygamber Efendimiz şöyle şöyle söyledi' dediğinde hemen suratlar değişiyor. Ne oluyor yani? Bir anlam veremiyorum ama böyle oluyor. En sağlam dediğin insanların bile son kertede şekil şemal sevdalısı olduğunu görüyorsun. Milli Takım'da bunun örneklerini görmedik mi? İşte bunlarla uğraşıyoruz. Uğraşmakta gerekir."

Grubundan ayrıldı ve bir anlamda yalnız kaldı. Bu yalnızlığı medya haberleriyle doldurmadı Murat Çelik, sessizce yolunda yürümeyi seçti.

"Medyada görünmek gerekmiyor illaki! 'Şer bildiğin şeyde hayır, hayır bildiğin şeyde şer vardır' diyor Allahü Teala. Dediğiniz doğru, bu biraz benim aleyhime oldu. Ama Allah şahidimdir hiçbir zaman tedirginlik duymadım, çünkü o diyor ki 'İnananlar yalnızca bana güvensinler yalnızca bana dayansınlar'."

Müziğim Tefekkürü Akla Düşürsün.

"Müziğim Allah'a tefekkür eden birine eşlik etsin istiyorum. Müziğim tefekkürü akla düşürsün istiyorum. Tasavvuf müziğini seviyorum ama alıcısı, hedef kitlesi çok belli. Ben bu ülkedeki yüzbinlerce öğrenciye, genç insana seslenmeli, aşkı hissetmelerini sağlamalıyım. Bu albüm bir köprü olmalı." diyen Murat Çelik konserlere Kasım Aralık gibi başlamayı düşünüyor. Sanatçı canlı müzik taraftarı ve seyirciyle yüz yüze olmak istiyor. 1988'den itibaren müzikle uğraşan sanatçı müzikte tekdüzeliğe düşmemek için çırpındığını söylüyor:

"Bu albüm çıktı ya yenilerini yapmak için yol aldığımda acayip tırsıyorum. Çünkü farklılıklar olması lazım. Tekamül olması gerekir. Eğer yeni bir şeyler yapmazsak kendimizi tekrar etmiş oluruz. Yaptığımız beş albüme baktığımızda bir gelişme içerisinde olduğumu görüyorum. Birbirinin tekrarı değil. Enstrüman olarak bir tekrar olabilir. Ancak bu ruh yapısına bağlı."

Üretmenin ilahi olduğuna inanan sanatçının yorumu şu yönde:

"Zanaatkârlar ve sanatkârlar var. Virtüöz vardır, bilirsiniz. Manyak gitar çalabilir. Gel gelelim üretme aşamasında bir şey yoktur. Üretme çok ilahi bir şeydir. Mevlâ'nın direkt lütfudur. Kimse ben yaptım diyemez. Çalışarak bir yerlere gelebilirsiniz, ama üretmek ilahidir."

NAMAZ MÜZİĞE ENGEL DEĞİL

Arayışları bir sonuç verdiğinde, kendini ve çevresini gözlemlediğinde şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşır Murat Çelik:

"Bir maden işçisi de olabilirdim, ama burada olmamı isteyen ve sağlayan Allah. Veren o, mülk de ona ait. Namaz kılmak müzik yapmaya engel mi? İnandıktan sonra, inanmayan insanlarla inanılmaz mücadelelerim oldu. Ama inandığım için sırtlarını dönmeleri gurur verdi bana. 'Hikaye anlatıyorsun' dediler. 'Benim' demenin ne olduğunu anlatmak çok zordur. Allahü Teala bir ayetinde diyor ya; 'İnsanları Allah'a çağıran, iyi iş yapanlardan ve ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?' Bunları söylediğimde kızıyorlardı. 'Mevlâ’nın dediği gibi, 'hayırlar rüzgarda uçuşan küllere benzeyecek'."

Murat Çelik'e son bir soru soruyoruz. Dindar insanların dinlediği ve dindarlara yönelik yapıldığı söylenen müziklere nasıl bakıyor? Çoğunun yeterli olmadığına inanıyor Çelik.

"İslami camianın sanatçıları kendilerini geliştirmek zorundalar. Aynı şeyleri Temcit pilavı gibi vermeye devam ederlerse o zaman tıkanıp kalırlar. Bu adetullahtır. İyi olmak yetmiyor. Çığlık atasım geliyor yapılan müziklerin yetersizliği karşısında."


Müzik kalbe dolaysız girer.

Kendisinin yaşadıklarına benzer bir süreci de Cat Stevens (Yusuf İslam) yaşamıştı. Bu dönemde ne düşündü Çelik?

"Cat Stevens gibi milyonlarca insanı etkileyen biri. Müslüman bir kimlikle aynı müziği yapmaya devam etseydi daha iyi olmaz mıydı? Allah bilir ama çok büyük bir açılımdı. Müzik çok büyük bir güç çünkü. Plastik sanatlar, resim gibi sanat alanlarından zevk alabilmek için az buçuk eğitim almak gerekir, ama müzik insanın kalbine dolaysız bir şekilde girer."


Müzik hayatın neresinde?

"İlahi bir tarafı var müziğin. Konserlerde cami soruyorum, bakıyorum bir kaç genç önce şaşkınlık yaşıyor, sonra gelip benimle birlikte namaza duruyorlar. Müslümanca yaşamak kabuğuna çekilmeyi değil hayatın içinde olmayı gerektiriyor. Peygamberimizin(s.a.v) ve sahabenin hayatına baktığımız zaman onlar her zaman ve her an hayatın içindeler. Bizzat 'orada' olmalısın." Neden namaz kılan sanatçılar olmasın? diyen Çelik'e göre "burada en büyük hatamız Peygamberimizle(s.a.v) ilgili asıl noktaları ıskalıyor olmamız. Onun eşyaya ve insana, insan ilişkilerine, insanlığı okumasına dikkat kesilmemiz lazım. Peygamberimiz(s.a.v) heykeli mi kırdı putları mı düşünmek lazım."

http://www.dussokagi.org/index.php?q=node/2392

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder